25 Haziran 2016 Cumartesi

Mandala Huzurdur

                  Tüm sene boyunca irili ufaklı taşlara mandala çizdim. Çok becerikli olduğumdan değil tabi ki, çizimin verdiği huzurun tadına vardığım için. Budizmde kozmosu temsil eden şekillere "mandala" deniliyormuş. Genellikle daire şeklinde olan bu geometrik şekillerden meditasyon sırasında faydalanabiliyor ve farklı alanlara uygulayarak tablo, yatak örtüsü, duvar örtüsü, masa örtüsü gibi dekoratif amaçlarla da kullanabiliyor. 
Mandala Sanskritçe kökenli bir sözcük. Manda (enerji, öz) ve la(kap) anlamını taşıyan kelimelerin birleşimden doğuyormuş. Mandala için, ‘enerjiyi tutan kap’ diyebiliriz.
                     Mandala, tüm dünyada binlerce muhtemelen on binlerce yıldır kişisel büyüme, kendini ifade etme ve ruhani dönüşüm amacıyla kullanılmış. Mandala’nın kanıtları mağara resimlerinde bulunurken şamanlar tarafından düzenli olarak kullanıldığı ve Mandala’yı dünyanın veya evrenin bir modeli olarak gören eski Asya uygarlıkları tarafından daha sonraları geliştirildiği bilinmekte.
                    Benim taşlara çizdiğim mandalaları instagram sayfamda ara ara yayınlıyorum. Mandala çizenleri de takipten çok hoşlanıyorum. Güzel taşlar bulmak bizim buralarda çok zor. Gittiğim sahil kenarlarından topluyorum devamlı.  Çeşitli renk ve  şekillerde çizimler yaptım bu taşlara.





              Mandalaya   Osmanlı Dönemi’nde de rastlanmış, Osmanlı sultanları ayet, hadis ve sembollerle süslü her biri 3-4 yılda dokunan tılsımlı gömlekler giymişler. Bunların üstüne daire içinde kare, yıldız ve bir takım geometrik şekiller işlenmiş. Bazı işlemeler “Kadem-i Saadet”, “Süleyman Mührü” ”Zülfikar”, “Lale” gibi anlamlı motiflerle daire içine alınarak yapılmış. Bu gömlekleri Osmanlı padişahları savaşta galip gelmek, nazardan korunmak ve şifa bulmak için giymişler.
                              İnstagramda mandala çizimlerine bakarken Zeze'nin yaptıklarına rastladım. Taşlara değil de ağaç dilimlerine çiziyor. Onun işi daha zor. Taş gibi pürüzsüz değil yüzey çünkü. Ama yaptıkları harika. Kendime hemen sipariş verdim. Bir de arka taraflarında güzel yazılar, küçük şiirler ekliyor Zeze. Mandala öyle bir bağımlılık ki her türlüsü size zevk veriyor. En basitinden bir kağıda yaparak başlamanızı tavsiye ederim. Bir daha kurtulamayacaksınız ondan..








                     

18 Haziran 2016 Cumartesi

Aylaklık Üzerine


                 Hayatımın her gününde ki koşturmaca, iş, yemek, temizlik ,uyku rutininde olmak beni tembelliği ya da aylaklığı özlemekten alıkoymuyor. Yapı olarak düzenci, iş bitirici ve mükemmelliyetçi olduğumdan bunlardan uzak gibiyimdir. Ama öz de aylak bir insanımdır. Hiç birşeyi umursamam; iş hayatım olması gerektiği gibidir, yapılması gerekeni yaparım ama fazlası bana göre değil. Bu yüzden burada yaşananlar fazla üzmez. 
Aile ve sosyal yaşantımda felsefem aynıdır; Yaşadığın saatlerin tadını çıkar. Ah bir de evhamlarım, fobilerim olmasa tam bir aylak olurdum.
             Yusuf Atılgan'ın   Aylak Adam'ı bilmeyen yok. Geçenler de tekrar okduğum kitapta;
             ''  İş avutur derdi babası. O böyle avuntu istemiyordu. Bir örnek yazılar yazmak, bir örnek dersler vermek, bir örnek çekiç sallamaktı onların iş dedikleri. Kornasını ötekilerden farklı öttüren bir şoför, çekicini başka ahenkle sallayan bir demirci bile ikinci gün kendi kendini tekrar ediyordu. Yaşamın amacı alışkanlıktı, rahatlıktı. Çoğunluk çabadan yenilikten korkuyordu. Ne kolaydı onlara uymak
             
       

               Hayatın tekdüzeliği amaç aslında. Sıkılıp duruyoruz belki böyle olmasından ama olması da gereken bu. Sıkıcı olmasın diye bunca seyahata çıkıyoruz, yeni insanlarla tanışıyoruz , hobiler buluyoruz. Devamlı bir çırpınış ama gereksiz bence. İşte yeniden yaz geldi, okullar tatil. Sonra bir bakmışsın tekrar işbaşı tekrar tatili bekleme. Belki zamanla insan bu sıralamanın tekdüzeliğini kabul ederse daha mutlu olacak. Oblomov tarzı hayat sürmek isterim çoğu zaman. Onun hayatı bilgece kabullenişi ve sonunda parmağını bile kıpırdatmamaya varan kabulleniş. Oblomov için hayat iki bölüm. İlkinde iş, sıkıntı diğerinde sakin, sessiz ve huzurlu günler vardır. İkisi bir araya gelemeyecek zıt kutuplar gibidir. Oblomov “zamanla artık hayattan bir şey beklemez olur. Yaşamı  varolmayı ve zamanı önemsemez, kendini ve değerini anlatabilmekten umudunu keser. Gerçeği, olması gerekenleri umursamayıp ideali ister. 
             Niye yazdım bunları, tatile girdiğim şu günlerde Oblomov gibi hissediyorum kendimi. Aylak günler beni bekler ne güzel..











10 Haziran 2016 Cuma

Cuma Şükrü 3

                    Her cuma olmasa da arada sırada yeni bir haftasonuna başlarken hem o haftanın bir özeti hem de çevremde ki güzelliklere şükretme ihtiyacından bu tür postlar yazmaya başladım biliyorsunuz. Bugün cuma..Ramazanın ilk cuması hatta. Kutlu ve bereketli bir ramazana ulaşmanın mutluluğu içindeyim. Şaşkınlıkta yok değil çünkü geçen sene ki ramazanın üzerinden sanki birkaç ay geçti gibi geliyor. Zaman nasılda akıp gidiyor üzerimizden, yaşadıklarımız sanki bize ait değil. Sanki içinde kendimin olduğu bir film izliyormuşum gibi geliyor. 
                Yaşadığımız bu ülke de acılar, terör, sefalet bitmiyor ve bitecek gibi de değil. 3 haftadır haberleri takip etmiyordum, hiç tv açmadım bu süre içinde. Geçen gün İstanbul'da ki terör olayını arkadaşlardan öğrendim, o gece  haberleri açtım seyrettim. Ölen gencecik polisler ve hayat hikayelerini dinledikçe ağladım . Ruh gibi gezdim o gece yine. Artık nefret geldi, elimden birşeyin gelmemesinden, üzüntüden kendime yarattığım dünyanında bir suç gibi üzerime yüklenmesine engel olamıyorum. Çevrede ki güzellikleri bulup çıkarmaya çalışıyorum, bunları paylaşmanın herkese iyi geleceğine inanıyorum. Bu küçücük kasaba da bile bu hafta içinde 3-4 kez kazalar oldu, bir cinayet işlendi. Çarpık ilişkiler devam ediyor, insanlar da fazla bir düzelme de yok ama diyorum ya kendime bir duvar örüp içinde yaşamak istiyorum. Benim gibi düşünen, yazdıklarımı, fotoğraflarımı beğenen takip etsin yeter bana.
                Neyse bu haftanın şükürlerine gelelim. Şükredecek çok şeyimiz var, yaşadığımız her an rahmet dolu. Tek tek yazsam upuzun liste olur ama ucundan alalım yine de..



Bu hafta bir çok yer gibi bizim burası da soğudu, yağmur yağdı. Bahçemde ki bitkiler yıkandılar, tertemiz oldu herşey..


 Allahım herşey ne güzel bu mevsimde. Rahman süresinde defalarca soruyor yaradan : 
'' O halde , Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz ?



Bu harika bahçeden her sabah çıkıp okula doğru yola koyuluyorum. Hep önünden geçtiğim, sabahın erken saatleri de olsa yarı yarıya dolu olan kahvehaneyi çok seviyorum nedense. Keşke yalnızca erkekler oturmasaydı da biraz ben de soluklansam şu morsalkımların altında diye düşünüyorum. Oturan dedelerle bazen gözgöze geliyoruz, gülümsüyorum..


Her  nasip için , ayrı bir rahmet şekillenir demiş Zarifoğlu..Bir anda hava değişti, heryeri sis bastı geçen gün. Şu gül mevsiminde bunları da gördüm ya şükürler olsun..


Şükürler olsun ki mandala sevgimi bulaştırdığım köy çocuklarım var :)


Şükürler olsun arka arkaya kitaplar okuyorum , yeni yazarlar ve kitaplarıyla tanışıyorum. Hayatta en çok bana zevk veren şey okumak..Bol okumalı, huzurlu, doğayla iç içe bir haftasonu diliyorum herkese..


Cuma Geldi

                                   Evet cuma geldi, yorgunluk da geldi hatta günlerdir süren baş ağrılarım da geldi. Bu hafta oldukça olums...