1 Mayıs 2014 Perşembe

NİCE GEZİMİZ

                         Fransız  rivearası da  denen  Cote d'Azur  bölgesinden ayağımızın tozuyla  dönmüşken  hemen birşeyler yazayım dedim. Her zaman ki  gibi  yine buralara '' bayıldım ! ''  diyeceğim.  Havaalanından şehir  merkezinin  çok  yakın olmasını mı  anlatayım,  şirin  sokakları,  muhteşem deniz  manzarası,  pırıl pırıl  , geniş sokaklarını mı  yoksa  rahat rahat  gezinen,  güneşlenen  insanlarında mı  başlasam bilmiyorum.  En  baştan  başlarsak,   havalaanından   geliş 98 numaralı  otobüslerle  şehir  merkezine  6 euro ödeyerek  oluyor.  Otelimiz  oldukça merkezi bir yerde  2  yıldızlı  bir  oteldi.  Özellikle  yazıyorum  çünkü  bu  kadar  ucuza  rahat,  temiz ve  merkezi  bir yer  arıyorsanız  önerebilirim rahatlıkla.  Hotel de France  meşhur  Promenades  des Anglais   denen   İngiliz yolu adlı  caddenin paralelinde hatta  meşhur Hotel Negrosco 'nun  arkasına düşüyor.  Otele  eşyalarımızı bırakıp kendimizi  sahile  attık. Hava oldukça sıcaktı  ve  herkes  plajlarda  güneşleniyordu. Burada  zamanın  nasıl  geçtiğini anlamıyorsunuz.  Boydan boya sahilde yürüseniz zaten  saatlerinizi  alıyor. Nice'e  gelmeden  önce  bloglardan dolu araştırma yapmıştım. Herkes burası ve çevresi için 4-5 gün  yeter diyordu.  Yine bana zaman yetmedi. 4 günümüz  vardı  ve  Nice için 2 tam gün ayırmamıza sabah  saat  8 de yola çıkmamıza rağmen gezmediğimiz birçok yer kaldı. Günde en az 10 kilometre yürüdük . Nice oldukça büyük bir şehir, merkez olarak burayı seçmek yaptığımız en iyi işti. Yakın  çevreleri de gezdik,  bunları  da  anlatacağım.  
                 Nice'in  sembolü  sayılan  meşhur otel  Hotel Negrosco  ya  girip bir  müze gezer gibi  gezdik. Özellikle  cam tavanı görülmeye değer.  




               Deniz kenarı  boyunca  bir  sürü  plaj  var. Daha  nisan sonu  olmasına  rağmen  çok  kalabalıktı.  Yazın  ne halde olur  düşünemiyorum. Siz deniz kenarında güneşlenirken üzerinizden kocaman uçaklar  geçiyordu. Deniz  taşlıktı ve  oldukça  dalgalıydı. Yürüyüş  yolu  üzerinde  ressamlar,  satıcılar  bulunuyor.  Yol kenarında  birçok restoran ve kafe  var.  


Ayrıca sahil yolunun bir paralelinde Cours Saleya bulunmakta  Her gün meyve, sebze ve çiçeklerin satıldığı, yalnızca pazartesi günleri antikaların da bulunabildiği bir pazar kuruluyor burada. Etrafı restoranlar, kafeler, dondurmacılar, pastanelerle dolu. Oldukça  hareketli ve eğlenceli bir yer.   Ünlü opera binası Opera de Nice, her ne kadar büyük bir bölümü yıkılmış olsa da hâlâ ortaçağ havasını yakalatan ve nefes kesici Nice manzaraları sunan Colline du Chateau (Kale tepesi) de ziyaret edilmesi gereken diğer mekânlar arasında yer almaktadır.




                        Kızımın  en sevdiği yer şehrin ortasındaki  park oldu. Serinlemek isteyenler için birebir:)  Cathedrale St. Nicholas  şehrin güzel  mimarilerinden. 
1912 yılında Çar II. Nikola’nın desteği ile Nice’te yaşamakta olan Rus cemaatine yönelik olarak inşa edilmiş ve Rusya dışında yer alan en büyük Rus Ortodoks Katedrali olma özelliğine sahiptir.
Şehrin  kalbi  Massena Meydanı.. Oldukça büyük  bir  meydan. Kendisini  kesen ve üzerinde  ünlü mağazaların  bulunduğu caddelere açılıyor. Hiç  bu  mağazalarda zaman kaybetmeyelim dedik ve adımımızı atmadık. Sonuçta Türkiye her zaman daha ucuz.
                         Sevdiğim yerlerden  biri de  Cimiez Tepesi oldu.  Buraya gitmek için  garın yakınlarında  bulunan 27 numaralı  otobüsü kullandık. Nereye giderseniz  gidin  1.5  euro  ödüyorsunuz.  Oldukça uzak bu yüzden otobüsle  gittim.  Ama  dönüşte  yürüyerek  Massena meydanına  geldim.




            Burada bulunan  manastırı  gezebilirsiniz.  Çok etkileyici  bir  mezarlığı  ve  bahçesi  vardı.  Ben  gittiğimde  sabahın dokuzu  olduğundan  kimseler  yoktu.  Mezarlıkta oklarla  Matisse  yazıyordu,  acaba onun mu  mezarı  diye  çok aradım  ama bir türlü  bulamadım. Benden başka da  kimse olmadığından   zaten korkmuştum, fazla da arayamadım.


Ama  sabahın  bu  erken  saatlerinde  kızımla  eşimi  otelde  uyur  bırakıp bu  tepeye  çıkıp  bu  manastırın  bahçesinde  kuş  sesleri  eşliğinde kimse  yokken  gezmek inanılmaz  güzeldi.  Oldukça bakımlı  bir  bahçeydi,  güllerin de  açma mevsimi  olduğundan  siz düşünün  gerisini..


                     Şehir merkezinin kuzeyinde yer alan Cimiez tepeleri, en gözde etkinliklere ev sahipliği yapan göz alıcı geniş bahçeleri ve mimari harikası malikâne ve villalarıyla eski aristokrasi günlerinden beri Nice’in en gözde semtlerinden biri olarak bilinmekte..
Ünlü mimar Andre Hermant tarafından dizayn edilmiş olan, İncil temalarının heykel, cam boyama ve mozaik gibi değişik eserlerle ifadelerinden oluşan sanat eserlerinin sergilendiği Musee Message Biblique Marc Chagall ve 17. yüzyıla ait 350’den fazla fresk, sanat eseri ve tarihi kalıntıyı içeren Musee Franciscain Cimiez’de ziyaret edilebilecek mekânlar arasında yer almakta.


Chagall  ve  Matisse  müzeleri   her  salı  kapalı.  Buna göre plan  yapılmalı.  Bu  şehir de  ne  yedin içtin  derseniz,  her  Avrupa  kenti  gibi  burası da oldukça pahalı.  Deniz ürünleri  yönünden  zengin olacağını  sanmıştım ama  yanılmışım..Daha çok  italya esintisi  var.  Ama  ünlü  Nicoise salatasını  denemek lazım.  Bildiğiniz  ton balıklı  salata  :)



             Dondurma  yemeden  gelmeyin.  Meşhur  gül şeklindeki  dondurmalarına bayıldık. Massena meydanında  bulunan  kafelerde güzel dondurma ve  tatlılar yiyebilirsiniz.




4 yorum:

  1. gezmem gelmiş meğer :)) sizi okuyunca anladım .)) sevgiler..

    YanıtlaSil
  2. Gerçekten de çok sevimli bir yerdir. İnsanları da sempatiktir.

    YanıtlaSil
  3. sevgili Buket,
    bruges ile birlikte görmeyi hayal ettiğim iki avrupa şehrinden biri!
    hatta balayı için düşünmüştük ama daha sonra balayı için -hayatımızda bir sefercik- her şey dahil konsepti yapıp dinlenmeyi tercih ettik.
    yine de belki yaz sonuna sıkıştırırız;)

    YanıtlaSil
  4. Ayy yaa cennetten köşeler buralar resmen. Fotoğraflar hadi tamam çok güzel ama yemekler de insanı kendinden geçiriyor doğrusu, her ne kadar ben deniz ürünlü karmaşık yemeklerden hoşlanmasam da sen yayınlayınca yiyesim geliyor:)O bahçedeki pofuduk ağaçlara da bayıldım,ağaçları çok ama çok seviyorum...

    YanıtlaSil

Cuma Geldi

                                   Evet cuma geldi, yorgunluk da geldi hatta günlerdir süren baş ağrılarım da geldi. Bu hafta oldukça olums...